May Sarton'ın Kürklü Kişi'si
Kürklü Kişi pencerenin önüne uzanıp sokağı izler. Sütçü, komşu kadın, sabah yürüyüşüne çıkmış birkaç köpek. Kâhyalardan biri yazar, tıkır tıkır daktilo veya klavye sesi geliyor sıklıkla, Kürklü Kişi de düşünebilen bir kişi olduğuna ve bir ölçüde sahibine benzeyeceğine göre kurguyla arası iyi. Yaşamını tartarken sokaktan geçen köpeklerinkini de tartsa, onlardan birinin yerine geçse de diğer köpekleri ve kendini kurgulasa? “Sancho’nun Sabah Yürüyüşü”nü bir Kürklü Kişi yazmış olamaz, yine de bu senaryoyu Haldun Taner de beğenirdi. Tiki tiki praf! Veya miyaf!
Terry Pratchett Yozlaşmamış Kedi’de kedilerin garip huylarının o kadar da garip olmadığını anlatır. Örneğin kediler daha yeni gelmiş olsalar da ezelden beri geldikleri yerde yaşadıklarını hissettirirler. Kendi kişisel zamanları vardır, Kürklü Kişi’nin deneyimlediği zamanı doğrudan görebildiğimiz için buna inanılır. İnsan merkezli bir bakış açısı kedilerin başka bir evrende yaşadıklarını gösterir, buna sevinilir çünkü bizim evrenimiz her ne kadar sonsuz olsa da varlığımızla sınırlıdır. Şimdilik. Kedi evle iş arası küçücük bir evreni genişletir, zamanı yavaşlatır, adeta tüylü bir kara deliktir. Kâhyasıyla oyun oynamaya daldığında beraber koşturduğu insan bir başkasıdır artık, gündelik sıkıntılardan muaftır. Tabii bunu bir de Sfenks’i inşa edenlere sormalı.
Tom Jones mutlu mesut yaşarken iki kadın bir yıllığına başka bir yere gitmeye karar verdikleri zaman evlerini Vladimir Nabokov’la Vera Nabokov’a kiralıyorlar, Tom Jones’u emanet bırakıyorlar. Lolita’nın yazıldığı zamanlar. Nabokov kanepesinde yatar vaziyette yazıyor, Tom Jones kucağında, metnin inşasında kürk izleri var. Sarton ve Matlack döndükten sonra Nabokov çiftiyle bağları kopuyor ama Tom Jones’u unutmuyor Nabokov, bir zaman sonra Cambridge’e döndüğü zaman Kürklü Kişi’yi tekrar görmek istiyor. Sonuç kaos, Tom Jones mekân değişimine dayanamayıp agorafobiye kapılıyor ve bir saatlik ziyaretin tamamını bir kanepenin altında herkesten gizlenerek geçiriyor. Şaşırmamalı, kediler bildikleri yerlerde zaman geçirirler. Mekân sabittir onlar için, insan değil.
Burroughs kedileri yazma ihtiyacı hisseden yazarlardan biri, yaşamının son yıllarında kendisine eşlik eden dostlarını ölümsüz kılmış. Ne hissetmiştir, başka bir gerçeklikle karşılaşınca ölümün korkusu dinmiştir belki, kedilerin gideceği yerden geldiğini hayal etmiştir. Cut-up kediler kucakta ve anlatıda.
On maddelik bir amentüsü var Tom Jones’un, bilge bir kediden öğrendiği kanunları uygulayarak istediği yaşamı sürdürmeyi başarıyor. Bir kedinin hayatta ne derdi olursa onunla ilgili bu kurallar, neyin yeneceğinden nerede yaşanacağına dek yol gösteriyor. On birinciyi kendisi ekliyor Tom Jones, birlikte yaşadığı insanlarla ilgili. Kural ekleyecek kadar olgunlaşmış mıydı, muhtemelen ev arayışını nihayete erdirebildiği için evet. Ağaçlara çıkıp kâhyalarını protesto ettiği olmuştur, her verileni yememiştir, küstahlığıyla sinir bozmuştur ama sevdirmiştir kendini. Sevmek yeni bir şey olsa gerek, sokaklarda geçirdiği günlerden sonra kendisine uzanan ellerden ikisini hep tüylerinde görmek ister. Diğer kedilerle kavga etmeye yanaşmaz, kısırlaştırıldığında sersemlese de kavgacı doğasını yitirdiği için yas tutmaz, kâhyalarına güvenir çünkü. Ne kadar kaotik bir ruhu olsa da Tom Jones sıcaklığı, yakınlığı hisseder. Şarkılar söyler, mırıldanır, Kürklü Kişi olmaya hak kazanır.
Tarih boyunca imledikleri değişen kedinin son hali Kürklü Kişi’de somutlanır. Konserveler, kedi kumları, kedi nanesi gibi bir dünya ürün olmasa da kedi kedidir, istediği tek şey olan sevginin çağlar boyunca değişmemesinden ötürüdür kediliği.